Arnavutluk, Avrupa’nın güneydoğusunda yer alan önemli ve eşsiz bir ülkedir. Avrupa Birliği’ne aday olan Arnavutluk’un kuzeyinde Karadağ, kuzeydoğusunda Kosova, güneyinde Yunanistan ve doğusunda Makedonya yer alır.
1912 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Arnavutluk’ta ülkenin resmi dili olan Arnavutça yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Güneybatısında İyonya Denizi’ne ve batısında Adriyatik Denizi’ne kıyısı bulunmaktadır. 1917 ve 1920 yılları arasında İtalyanlar tarafından yönetilen Arnavutluk, 1944’te işgallerin sona ermesiyle Sosyalist Halk Cumhuriyeti olarak kurulmuştur. Arnavutluk’un günümüzde 2.970.048 kişilik bir nüfusa sahip olduğu tahmin edilmektedir. Para birimi Lek olan Arnavutluk’un ekonomisi, tarım ve dış ticaret ağırlıklıdır.
Arnavutluk’un başkenti Tiran, her açıdan ülkenin kalbi konumundadır. Yaklaşık 421.000 kişinin barındığı Tiran, hem tarihi hem de kültürel anlamda oldukça büyük öneme sahiptir. Roma İmparatorluğunu kurduğu düşünülen halklar arasında Arnavutların kökeni olan İlliryalılar olarak bilinmektedir. Arnavutluk’ta yönetim anlamında illerin içinde ilçeler ve ilçelerin içinde de belediyeler bulunmaktadır. 73 tane belediye de şehir olarak değerlendirilmektedir. Coğrafi olarak incelendiğinde nerdeyse %70’lik bir bölümü dağlık olan Arnavutluk’ta genellikle Akdeniz ikliminin hakim olduğu bilinmektedir.
Genel olarak altyapı anlamında sorunları olan Arnavutluk’ta hem elektrik, hem su hem de yol anlamında problemler göze çarpmaktadır. Elektrik ve su kesintilerinin yanı sıra bozuk yollar, ülkenin önemli sorunlarının başında gelmektedir. Bir tarım ülkesi olarak değerlendirilebilecek Arnavutluk, topraklarının neredeyse çeyreklik bir bölümünü tarımsal amaçlı kullanmaktadır. Ancak sistemli ve planlı bir şekilde tarımın ilerletilemediği de göze çarpan bir diğer problemdir.
İtalya, Almanya, Yunanistan ve Türkiye ile yoğun biçimde ithalat ve ihracat ilişkileri içinde olan Arnavutluk giderek gelişme gösteren bir ülkedir. Yaklaşık %80’i Arnavutlardan oluşan Arnavutluk’ta aynı zamanda Rumenler, Çingeneler, Yunanlar, Sırplar ve Makedonlar da yaşamaktadır. Günümüzde ülkenin inanç yoğunluğu incelendiğinde yaklaşık %30 oranında Hristiyanlık ve %70 oranında Müslümanlık görülmektedir. 1967 yılında dünyanın ilk resmi ateist devleti ilan edilen Arnavutluk, 1990’larda dini anlamda normale dönmeye başlamıştır.
Oldukça nitelikli ve kendine has yapısıyla bu farklı ve güzel ülkede görülmeye değer birçok yer bulunmaktadır. Arnavutluk, Avrupa ülkelerinin aksine maddi anlamda ziyaretçilerini çok zorlayan bir ülke değildir. Dağlık ve engebeli oluşu nedeniyle doğal alanları bol olan Arnavutluk, doğa turizmi için oldukça elverişli ve ziyaret etmeye değer bir ülkedir. Ayrıca Türk vatandaşları için vize istenmemektedir. Arnavutluk dendiğinde akla yalnızca başkent Tiran gelse de genel olarak diğer illerinde de görülmeye değer birçok güzellik bulunmaktadır. Bu nedenle Arnavutluk gezinizi yalnızca Tiran’la sınırlandırmamanızı tavsiye etmek doğru olacaktır.
Ulaşımın trenler yardımıyla kolay ve oldukça ucuz bir biçimde sağlandığı Arnavutluk’ta sizi mutlu edecek uzun bir gezi planına merhaba diyebilirsiniz. İki ayrı denize kıyısı olan Arnavutluk’ta deniz turizmi açısından oldukça avantajlı bir gezi yapmak mümkündür.
Arnavutluk’ta turizm dendiğinde akla gelen temiz ve berrak kumsallar, görülmeye değer masmavi deniz ve uzun sahiller oldukça cezbedicidir. Özellikle Vlore, Durres ve Shengjin kentleri, ülkenin önemli deniz turizmi merkezleridir. Velipoje’de ise şifalı kumların bulunduğu bilinmektedir. Arnavutluk Rivierası da deniz turizmiyle ilgilenenler için önemli bir alandır. Genellikle çakıllı ve taşlı kumsallardan oluşan bu bölge, ziyaretçilerine tertemiz bir deniz ve oldukça konforlu oteller sunmaktadır. Riviera’nın başlangıcında güzel bir manzaraya tanıklık etmek isteyenler için Llogara Geçidi idealdir.
Ayrıca bölgeye oldukça yakın olan Sezar Geçidi de özel tarihiyle görülmeye değerdir. Bu geçitten Pompei’ye giden Jül Sezar’ın geçtiği ileri sürülmektedir. Manzara seyretmek için görülmesi gereken ideal noktalardan bir tanesi de Dajti Dağı. Turistler tarafından yoğun ilgi gören ve yeşilin en güzel halini seyretmeyi sağlayan Dajti Dağı, Tiran ili sınırları içinde bulunuyor. Tiran özelinde bakıldığında bu güzel ile gitmek için özellikle mayıs, haziran, eylül ve ekim aylarının tercih edilmesi gerektiğini söylemek doğru olacaktır.
Ulaşım açısından otobüs ve taksilerin yoğun olarak kullanıldığı bilinmektedir ancak otobüs tercih etmek maddi anlamda büyük kolaylık sağlayacaktır. Tiran dendiğinde akla gelmesi gereken en önemli ve görülmeye değer yerler Saat Kulesi, Ethem Efendi Camii, Skandenberg Meydanı, Ulusal Tarih Müzesi, Opera ve Piramida olarak sıralanabilir. Tüm bu görülmeye değer noktaların ise İskender Bey Meydanı etrafında bulunduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Tiran’da hafta sonları sabaha kadar açık olan onlarca kafe ve barla dilediğiniz gibi eğlenip gezinize renk katabilirsiniz.
Arnavutluk’u tarihi anlamda keşfetmek isteyenler için yüzyıllar öncesinden gelen kalıntılarla Butrint, oldukça ideal bir alan olacaktır. Girişin oldukça hesaplı olduğu Butrint’te milattan öncesine dayanan eşsiz bir tarihe tanıklık edebilirsiniz. Bunun yanı sıra Rozafa Kalesi de hem manzara hem de tarih anlamında ziyaretçilerine oldukça güzel zamanlar sunan özel bir yapıdır. Aynı şekilde Gjirokaster Kalesi de ziyaret etmeye değer önemli yapıların başında gelir. Dini yapı anlamında da oldukça zengin olan Arnavutluk’ta camilerin yanı sıra özellikle Ortodoks Kiliseleri, ülkenin dini anlamda nasıl bir çeşitliliğe sahip olduğunu anlamak açısından önemli bir yere sahiptir.