Japon halkının kültürü, bir ada ülkesi olmanın da getirdiği özellikler sayesinde fazlasıyla kendine özgü ve yabancıların anlaması zor olan bir kültürdür.
Öte yandan bu özgün kültür Japonya'nın her yerinde, en teknolojikleşmiş ve sanayileşmiş bölgelerinde bile hala hissedilir. Çünkü yalnızca yapılan faaliyetlerle değil insanların yaşama biçimine ve düşünme tarzlarına işlemiş oluşuyla da hala yaşamaya devam etmektedir.
Öncelikle Japonya'da tembelliğin ve gecikmenin çok kötü görüldüğünü bilmeniz gerekir. Örneğin merdivenler boşken ve fiziksel hiç bir engeliniz bulunmuyorken yürüyen merdivenleri kullanmanız ayıplanabilir. Yaşlılara saygılı olmanız da büyük önem taşır. Zaten dünyanın en yaşlı nüfusu Japon insanlarındadır. Bu durumun sağlıklı beslenme tarzından ileri geldiği düşünülür.
Ayrıca Japonya'dayken cenazelere ve ölü evlerine de çok hürmet göstermeniz gerekir. Japonlar her tür dine büyük saygıyla yaklaşır ve mistik ögeleri, dini öğretileri inanmasalar bile kutsal sayarlar.
Japon Mutfağı
Japon mutfağının temel özelliği balık üzerine beslenmedir. Deniz ürünleri mutfaklarında oldukça geniş yer tutar. Örneğin atıştırmalık olarak kurutulmuş ve geometrik şekillerde kesilmiş yosun tüketilir. Bazen de, yine öğün aralarında, kurutulmuş yosun içine sarılmış haşlanmış pilav yenilir. Neredeyse her evde pilav yapma makinesi bulunur.
Ülkede buğday neredeyse hiç kullanılmaz, her tür hamur işi pirinç ile yapılır. Örneğin pirinç kekleri, pirinçten yapılma doğum günü pastalarını rahatlıkla görebilirsiniz. Sebzelerle servis edilen pilav ve füme yapılmış balık eti çok sevilen yiyecekler arasındadır.
Elbette en bilinen yemekleri çiğ balık eti olarak ünlenen suşi'dir. Dünyanın her yerinde suşi yapan restaurantlar olsa da Japonya'da yediğinizde farkı görebilirsiniz. Aslında suşi yalnızca balıktan değil, pirinç, şeker ve sebzelerden oluşan bir yemek çeşididir. Nigirizuşi ve Makizuşi gibi farklı isimlerde ve farklı biçimlerde yapılan pek çok suşi çeşidi vardır.
Kültürel Seremoniler
Japon kültürü bir nahiflik ve doğal semboller birleşiminden oluşuyor denebilir. Örneğin çay töreni kesinlikle izlemeniz gereken bir seremonidir. Japon dilinde "Sado" adı verilen ve çayın yolunu ifade eden bu incelikli tören asırlardır devam etmektedir. Bunun gibi günlük olaylardan esinlenen bir çok başka seremoni de bulunur. Bu seremonilerin kimilerinde Budist geleneğin, kimilerinde ise Şinto ve diğer yerel dinlerin etkisi hakimdir.
Tokyo
Japonya'nın bu tarihi yüzünün yanında sanayileşmiş yüzü de oldukça bilinir. Başkent Tokyo devasa yapıları ve Dünya teknolojisine yön veren şirketleriyle göz doldurur. Bu gelişmişlik sayesinde gelir kaynağı da oldukça iyidir. Japon halkı kişisel ihtiyaçlarını karşılamak konusunda sıkıntı çekmediği gibi kültürel ve turistik aktivitelere de rahatça katılır ve bu konuda devletten de destek görürler. Çünkü düzenli olarak bir bütçe fazlalığı bulunmaktadır ve devlet bunun dengelenmesi için çaba harcar.
Tokyo, sanayileşmiş yüzünün yanında geniş ve güzel parklar da barındırır. Kitanomaru Park en çok bilinenlerinden biridir ve içerisinde hem İmparatorluk ailesinin evi hem de bir çok müze bulunur. Böyle gelişmiş şehirlerden hoşlanıyorsanız Osaka, Yokohama ve Kobe gibi yerleri de ziyaret edebilirsiniz. Eğer daha geleneksel bir yer görmek isterseniz Tokyo'ya oldukça yakın olan Kamakura şehri önerilebilir. Bu şehir, bir çok tapınak ve ibadet edilen heykelleri bulunduran, klasik bir Japon sahil kentine örnek olması bakımından kesinlikle görülmesi önerilen yerlerdendir.
Doğal güzellik olarak Japonya'nın en önemli varlığı Fujiyama Yanardağı'dır. Ülke bilindiği gibi fay hatlarıyla ve deprem bölgeleriyle kaplıdır, bir çok yanardağın bulunması da kaçınılmazdır. Fujiyama Yanardağı bir Milli Park içerisinde yer alır ve Milli Park sayesinde koruma altına alınmıştır. Etrafında oldukça fazla sayıda göl ve akarsu da bulunur. Bu su bölgeleri ve vadilerin arasında yürüyüşler yapabilir ve Japonya'nın eşsiz doğasına hayran kalabilirsiniz.
Fuji Dağı başkent Tokyo'ya da yakınlığı ve dağa ulaşımın kolay oluşu ile bilinir. Gerçi Japonya dünyanın en hızlı trenlerine sahip oluşu sayesinde hız ve ulaşım sorununu çözmüş sayılabilir ancak Fuji Dağı da turistler için nispeten daha rahat bir konumda bulunur. Bu dağlık ve depreme yatkın arazi doğal olarak bir çok sıcak su bölgesi de taşır. Bu kaynak suları, yer altı jeotermal bölgeler de Japonlar için sağlığın simgesi sayılır. Şehrin belli noktalarında sık sık Japon banyolarına, nam-ı diğer hamamlarına rast gelebilirsiniz. Bu hamamları da kesinlikle denemenizi öneririz.
Şehit Anıtları
Bilindiği gibi İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybeden tarafta yer alan ülke büyük zarar görmüş ve yaralar almıştır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nin Hiroşima ve Nagazaki isimli iki Japon kentine atığı atom bombaları hala etkisini gösterir. Yalnızca bir savaş dönemi olması bakımından değil, kaybedilen insan sayısının çokluğu ve ülkenin geçirdiği kötü günlerin de bir simgesi olarak bu yıllar sık sık hatırlanır. Bu amaçla farklı farklı bir çok savaş ve şehit anıtı yapılmıştır.
En ünlüleri Hiroşima Barış Anıtı sayılabilir. Atom Bombası Kubbesi adı ile de anılan bu yapıt, Hiroşima kentinde yer alır ve UNESCO'nun önem verdiği Dünya Mirasları arasında görülür. Japon insanlarının bu anıta verdiği önemi fark etmek bile kültürlerinin ne denli zengin olduğunu anlamanıza fayda sağlayacaktır.